Şiirin sihirle yakınlığını bilen, şiire olması gereken değeri verir. Bu yakınlığın farkında olmayan, yakınlıkla ilgilenmeyen, modern-seküler- hayatın girdabında şuursuz devinimlerde bulunanlar, şiiri sihirden ayıramadığı gibi yaşadığı hayatı da anlamlandıramaz. Böyleleri nereden gelip nereye gideceğini bilmeyen yolcu gibidir.
Şiir, şuur altında bastırılmış duyguları tahrik edip şuur üstüne çıkararak duyarlılığın oluşmasına sebep tesirli sözdür. Bu tesir, bazen zihni teshir eder. Bundandır ki Peygamber-i Âlişân’ı, münkirler ilk önce “Şâir” diye tahkir etmişlerdir. Dikkat, şâirlik hakikat karşısında hakarete müstahaktır. Ancak hak söz müstesna!
Şuuru tahrik edip hakikate yönelten, hakkı hatırlatan şiir, mübah ve müstehabtır. Hatırlattığı şey nispetinde değer kazanan şiir, hatırı hoş tutup dimağa haklı lezzetler bıraktığı şey kadar pahalıdır.
Zihni değil, kalbi muhatap alan şiir, duyguları, duygular da eşya ve olaylara karşı duyarlılığı tetikler. Şiir hangi duyguyu uyandırmış ve neye karşı duyarlılığa sebep olmuş ona bakmak gerekir! Bakıp görülen neyse şiirin hakikati de odur. Hakk Teâlâ, hakkı hak bilip hakka uymayı, bâtılı bâtıl bilip ondan uzaklaşmayı bizlere nasip etsin. Amin.