…
Gaflet -dikkatsizlik- ânını ganîmet bilen, bu ânı yakalamak için her ân pusuda bekleyen şeytân-ı racîm, o ânı yakaladığı anda kalbe taarruz eder. Taarruzu hatırlatma yoluyladır. Kendisinin dahi hatırlamadığı şeyler, şeytân-ı racîmin hatırlatmasıyla zihne yansır. Hatırlatılan şeyler, korkuya dayalı şeylerdir. Kişinin evvelce düşündüğü, kalbinden geçirdiği, yaptığı şeylerden herhangi birini hatırlatır. Bu hatırlayış neye dairse o şeyin sıfatları zihne yansır. Böylece kişi, ânının hayatını yaşayamaz hâle gelir. O hâtırasında dolaşır. Dalgınlık, şaşkınlık, kalb katılığı ve sıkılığı kişiyi şuursuzlaştırır. Bu hâlle, şeytân-ı racîmin istediği şeyi yapar. Bu süreçte istiâze -Allah‟a sığınma- şeytân-ı racîmi uzaklaştırmaz. Çünkü şeytan yapacağını yaptırmış, işini bitirmiştir. Hatırlatma ânında istiâze yapılsaydı şeytân-ı racîm hatırlatamaz ve kişi gafletten dikkate geçerdi. Düşman ancak dikkat hâlinde bertaraf edilebilir. Hakk Teâlâ Kitâb-ı Kerîm‟inde haber veriyor: “Yemîn ederim ki iblîs, onlar hakkındaki zannını gerçekleştirdi, ve mü‟minlerden bir fırka müstesnâ olmak üzere, hemen ona uydular. Halbuki iblîsin insanlar üzerinde hiçbir kuvveti yoktur.” (Sebe Sûresi: 20-21.)
…