Bir günlük hayatın yer ve zaman hakîkatini haber veren hatırlama sözleri:
Uykuda
* Huzeyfe bin el-Yeman ve Ebû Zer radıyallâhu anhümâ’lar Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in yataklarına çekildikleri zaman şöyle dediklerini haber vermişlerdir: “Bismikellâhümme ehyâ ve emût.” (Allah’ım senin adınla diriliyor ve ölüyorum.)
* Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz’in uyandıklarında da şöyle dediklerini haber vermişlerdir: “El-hamdü lillâhillezî ahyânâ ba‘de mâ emâtenâ ve ileyhin-nüşûr.”(Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun.) Buharî, tevhîd: 7394.
Uykunun kısmî zihinsel ölüm olduğunu bilen, bu duânın hakîkatini anlar. Ölüm ve diriliş hakîkatine îmân eden mü’min, bu duanın hatırlattıklarının lezzetini alsa şehâdet makamını tanır. Bu tanıyışla Hakk Teâlâ Tekaddes Hazretleri’nin huzûruna çıkar.
Helada
* Hayatını aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz’in hizmetine vakfeden, böylece Efendimiz’in birçok hâline şahit olan Enes bin Mâlik radıyallâhu anh haber veriyor: Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem helâya girmek istedikleri zaman şöyle derlerdi: “Allâhümme innî eûzübike minel-hubsi vel-habâis.” (Allah’ım, erkek ve dişi şeytanlardan sana sığınırım.) Müslim, hayz: 278.
Şeytân-ı racîm ve tâifesinin hatırlatma yoluyla verdikleri vesvesenin çoğu helâ ve hamamda olur. Bu tür yerlerde ihtiyaçtan fazla kalmamak, kalbin sâlim kalmasını sağlar. Aksine, zihin dağılır, kalb katılaşır.
Evden Çıkarken
* Enes bin Mâlik radıyallâhu anh’dan rivâyet edilmiştir: Rasûlüllah aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz buyurmuşlardır: “Her kim evinden çıktığı zaman ‘Bismillâhi tevekkeltü alellah ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah.’ (Bismillah, Allah’a güvendim, O’ndan başka gerçek güç ve kuvvet sahibi yoktur.) derse kendisine ‘İhtiyacın görüldü, korundun.’ denir ve şeytan ondan uzaklaşır.”
Tirmizî, deâvât: 3648.
Bir kimse evinden her çıkışta bu sözleri söylerse, hakîkatini müşâhede eder. Kapı eşiğinin sağ tarafında melek tâifesinden biri, sol tarafında şeytan tâifesinden biri bekler. Bu sözleri söyleyen kişinin ardına melek düşer, söylemeyen kişinin ardına şeytan. Şeytan, kişi evine dönünceye kadar onu terk etmez. Sözü söyleyip çıkan insanın ardına düşen melek, kişinin her dâim yanında güzellik ve iyilikleri hatırlatır. Rasûlüllah aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz’in haber verdiği hakîkati müşâhedeyle tasdîk ediyorum.
Mescide girip çıkarken
* Ebû Humeyd ve Ebû Useyd radıyallâhu anhümâ’lar rivâyet etmişlerdir: Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Biriniz mescide girdiği zaman Peygamber sallallâhu aleyhi ve selleme selâm versin, sonra şöyle desin: ‘Allâhümmeftahlî ebvâbe rahmetike’ (Allah’ım, bana rahmetin kapılarını aç.). Çıkarken de ‘Allâhümme innî eselüke min fadlik’ (Allah’ım, senden lütf u keremini isterim.) desin.”
* Ebû Ümame radıyallâhu anh rivâyet ediyor: Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Biriniz mescidden çıkmak istediği zaman şeytanın askerleri başına üşüşür, feryâd ü figân eder ve arıların, beylerinin başına biriktikleri gibi başına toplanırlar. Biriniz mescidin kapısına geldiği zaman, ‘Allâhümme innî eûzübike min iblîse ve cünûdihî’ (Allah’ım, şeytandan ve askerlerinden sana sığınırım.) desin. Bunu derse zarar görmez.”
İmam-ı Nevevî, El-Ezkâr: 69. sahife
Câmi veya mescidden çıkanların hâllerine ibretle bakın: Hâllerinde vakar ve sekînet mi, yoksa mâlâyânî ve zillet mi var?
Çarşı pazarda
* Ömer bin Hattâb radıyallâhu anh’den rivâyet edilmiştir: Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır: “Her kim, çarşıda ‘Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîkeleh, lehül-mülkü ve lehül-hamdü yühyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihil-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ (Allah’tan başka ilâh yoktur, birdir, ortağı yoktur. Mülk de onundur, hamd de onundur. Öldürür ve diriltir; O, ölmeyen diridir. Hayır onun elindedir. O’nun her şeye gücü yeter.) derse, Allah ona bir milyon sevap yazar, bir milyon günahını siler ve derecesini de bir milyon yükseltir.” Tirmizî, deâvât: 3651.
Çarşı-pazarlar, dikkatlerin dağıldığı, duyguların karıştığı, şeytân-ı racîm ve tâifesinin cirit oynadığı yerlerdir. Bu tür yerlerde gaflet kaçınılmaz, unutkanlık neredeyse vazgeçilmezdir. Sözlerdeki Hayy ve mülk lâfızları, sözün hakîkatini ihtivâ etmektedir. Hayy, Hakk Teâlâ Tekaddes Hazretleri’nin sıfat isimlerindendir. Mülkten murad ise kalbdir.
Mecliste
* Ebû Hureyre radıyallâhu anh’den rivâyet edilmiştir: Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, şöyle buyurmuşlardır: “Kim, bir mecliste oturur da orada yaramaz lâflar eder ve yerinden kalkmadan önce: ‘Sübhânekellâhümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbü ileyke’ (Allah’ım, seni hamd ile tesbîh ederim. Senden başka ilâh olmadığına şehâdet ederim. Günahımı bağışlamanı diler ve sana tevbe ederim.) derse, o mecliste ne yapmışsa mutlaka affolur.”
Tirmizî, deâvât: 3656.
Ferdî hakka tecavüz eden sözler dışındaki konuşmalar kasdedilmiştir. Gıybet, iftirâ gibi helâllik gerektiren sözler bunun dışındadır. Her sözün kayıt altına alındığını, hâtıra defterine kaydedildiğini bilen birinin bu duâyı ihmal etmesi imkânsızdır.
Sabah akşam
* Osman bin Affan radıyallâhu anh, haber veriyor: Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Her günün sabahında ve her gecenin akşamında ‘Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil-ardı velâ fissemâ’. Ve Hüvessemî‘ul-‘Alîm.’ (Allah’ın ismiyle; öyle Allah ki, O’nun ismiyle beraber ne yerde ne gökte bulunan hiçbir şey zarar vermez. İşiten ve bilen O’dur.) zikrini üç defa söyleyip de kendisine herhangi bir şey zarar veren hiçbir kul yoktur.”
Bu hadîs-i şerîfi rivâyet eden Hazret-i Osman radıyallâhu anh’ın oğlu Eban’ın vücudunun bir tarafı felç olmuştu. Ondan bu hadîsi rivâyet eden adam bir ara ona bakıp durdu. Bunun üzerine Eban: “Bana ne bakıp duruyorsun? Bilmiş ol ki bu hadîs, sana rivâyet ettiğim gibidir. Lâkin, Allah’ın benim hakkımdaki takdîrini uygulaması için, felç hastalığına yakalandığım gün, ben bu hadîsteki zikri söylemeyi unutmuştum.” der. İbni Mâce, deâvât: 3869.
Bir gün içinde, kimi zaman ve yerde söylenmesi gereken zikirlerden birkaçını buraya kaydetmek gereğini duydum. Bunları buraya kaydetmemin gâyesi, zikrin her ân için olması gerektiğini hatırlatmak içindir. Her ân, anmayla hakîkate kavuşur. Hakîkat, hatırlamayla hayat bulur. Hayatı olmayan hakîkat, hatırlanmayan hakîkattir.
Gâib olan, hatırlanmayla hâzır hâle geldiğine göre, Hakk Teâlâ Tekaddes Hazretleri’nin “Beni zikredin, ben de sizi zikredeyim.” kelâm-ı kadîminin neyi hatırlattığına dikkat etmek gerekir.
..…
Muhammedi Duruş (2.Baskı) – Hatır Kapısı – Bir Günün Hatırı – Syf 175